SÜNNET’İN TARİHİ
Tarihsel olarak, Mısırlılar ve Yahudi inancına sahip olanlar da dahil olmak üzere eski Sami halkları arasında erkek sünneti uygulanıyordu; Mısır tapınağında ve duvar resimlerinde sünneti tasvir eden en eski kayıtlar MÖ 2300 civarındaydı.
19. yüzyılda cerrahideki ilerlemeler ve 20. yüzyılda hareketliliğin artmasıyla birlikte, prosedür hem sağlıkla ilgili hem de sosyal nedenlerden dolayı daha önce sünnet olmayan bazı kültürlere de uygulanmaya başlandı. Güncel tahminlere göre dünya genelindeki tüm erkeklerin yaklaşık %30’u, yani toplamda yaklaşık 670 milyon erkek sünnetlidir. Bu sayının yaklaşık %68’i İslam inancına, %1’den azı Yahudi inancına ve %13’ü Müslüman olmayan, Yahudi olmayan Amerikalılara aittir. Sünnetin belirli biçimi ve kapsamı farklılık gösterse de, sünnetin ekvator altı Afrika, Mısır ve Arabistan’daki çeşitli etnik gruplar arasında eski kökleri olması muhtemeldir. Erkek sünnetinin Güney Denizi Adalılar, Avustralya’nın Aborjin halkları, Sumatralılar, İnkalar, Aztekler, Mayalar ve Eski Mısırlılar tarafından uygulandığı bilinmektedir.
SÜNNET NEDİR?
Sünnet, penisin sünnet derisinin çıkarılması için yapılan cerrahi bir işlemdir. Binlerce yıldır kültürel, dini, estetik ve sağlık nedenleriyle yapılmaktadır. Tıpta erkeklerde sünnet, HIV’in cinsel yolla bulaşmasını ve idrar yolu enfeksiyonu öyküsü olan erkek bebekleri azaltmanın bir yolu olarak savunulmaktadır. Yine de sünnet uygulaması bazı çevrelerde hararetle tartışılıyor ve birçok kişi bunun gerekliliğini ve sağlık ve cinsel işlev üzerindeki uzun vadeli etkilerini sorguluyor.
Sünnet tartışmasının belki de en tartışmalı alanlarından biri, ameliyatın penis hissi üzerindeki potansiyel etkisidir. Geçmişteki çalışmalar bu konuyla ilgili karışık bulgular göstermiş olsa da sünnete bağlı olarak penis hissinin azalmasına ilişkin endişelerin çoğu, düşük kaliteli bilimsel kanıtlar ve çalışmalar arasındaki heterojenlik (yani, bu konuda çok çeşitli araştırma teknikleri, önlemler vb.) tarafından desteklenmektedir.
Penis ucu derisinin işlevsizliği ile ilgili araştırmaların büyük bir kısmı, penis ucu derisinin alınması sonucunda cinsel fonksiyonun (ve cinsellikten alınan hazzın) herhangi bir şekilde azalmadığı, tam tersine ya hiçbir fark oluşmadığı ya da arttığı yönünde veriler sunma çabasına dayanmaktadır. 2011 yılında CMAJ dergisinde yayınlanan bir makalede Roger Collier şöyle yazıyor:
Tüm işlevlerine rağmen bazı araştırmacılar, sünnetli erkeklerin de seksten gayet keyif aldığını ve yakın zamanda yapılan HIV araştırmaları dolayısıyla ön derinin faydadan çok zarar sağladığını iddia ediyorlardı.
Özellikle de penis ucu derisinde bulunan yapıların hassas dokunma işlevlerinde görev aldığı bilinmektedir; ancak yine de üzerinde kıl bulunmayan vücut bölgelerinin dokunma hassasiyetini ölçen Meissner Endeksi’nde parmak uçları 1 üzerinden 0.96 puan alırken, penis ucu derisi 0.28 puan ile en düşük hassasiyete sahip kılsız vücut bölgesi olarak kaydedilmektedir. Üstelik cinsel faaliyetin başladığı yaştan itibaren bu korpüsküllerin oranı daha da düşmektedir. Bu nedenle araştırmacılar, penis ucu derisinin gerçek bir cinsel zevk aracı olmasından ziyade, erişkinliğe erişene kadar genç erkeklerin penis başını koruma görevi gördüğünü düşünmektedirler.
Gerçekten de 1998 yılında yapılan bir araştırmada, ön derinin erkeklerin seksten aldığı zevki arttırdığına dair herhangi somut bir bulguya ulaşılamamıştır. 2015 yılında yapılan bir diğer çalışma, ön deriden ziyade, penis başının cinsel zevk ile alakalı olduğunu, özellikle de penis başındaki taç ve frenular bölgelerin zevk ile ilişkilendirildiğini göstermiştir.
Cinsel fonksiyonun histolojik bulgularına ve ilişkili olduğu diğer unsurlara ait kanıtlarımıza dayanarak, sünnet yoluyla penis ucu derisinin kaybının cinsel zevk üzerinde hiçbir olumsuz etkisi olmadığı sonucuna varabiliriz. Bu bulgularımız, fizyolojik ölçümler ve katılımcılarla yapılan anketlerden elde edilen genel sonuçlar ile örtüşmektedir.
Yapılan bir diğer çalışmada, uzmanlar şöyle yazıyorlar:
Eldeki veriler ışığında, penis ucu derisinin özel yetenekleri olduğuna dair spekülasyonlara ve güncelliğini yitirmiş düşüncelere şüpheyle yaklaşmak gerekmektedir. (…) Sünnetin cinsellik üzerindeki etkisi tamamen penis başının açığa çıkması ile ilgilidir; penis ucu derisinin yok olması ile ilgili değil. (…) Sünnet olmanın, cinsel fonksiyon, hissiyat, hassaslık, memnuniyet ve keyif ile hiçbir ilgisi yoktur.
İşi tam tersine götüren araştırmalar bulmak bile mümkün! Örneğin 2013 yılında yapılan 2 ayrı araştırmada, sünnet sonrasında cinsel zevk hissinin azalmak bir yana dursun, arttığı gösterilmiştir. Bunun sebebinin, geri çekilmiş penis ucu derisinin korona ve frenular bölgenin özellikle de vajinadan çıkış yönündeki hareket sırasında uyarılmasını engellemesi olduğu ileri sürülmüştür. Buna rağmen, her iki araştırmada da sünnetli ve sünnetsiz erkeklerin cinsel fonksiyonu arasında istatistiki olarak anlamlı hiçbir fark bulunamamıştır.
Fakat bu alandaki tartışmalar sona ermiş değildir. Örneğin 2013 yılında yapılan bir diğer araştırma, alandaki ilk büyük kapsamlı sünnet uygulaması taraması olduğunu iddia etmektedir ve daha önce de söz ettiğimiz gibi, kendilerinden önce gelen araştırmaların hep çok küçük örneklemler kullanmak suretiyle gerçek sonuçlar üretemediklerini ileri sürmektedir. 1059 sünnetsiz ve 310 sünnetli erkekle yapılan ve “Büyük bir grupta yapılan ölçüme göre, erkek sünneti penis hassasiyetini düşürmektedir” başlığıyla yayınlanan makaleye göre, ön deri yitiminin peniste his kaybına, genel cinsel tatminde azalmaya ve penis fonksiyonunda kısıtlamaya yol açmaktadır. Aynı çalışmada, sünnetli erkeklerde daha büyük bir kısmın peniste rahatsızlık ve acı hissettiği görülmüştür.
Diğer bazı çalışmalardaysa sünnetli olmak ile olmamak arasında cinsel fonksiyon arasında hiçbir ilişki tespit edilememiştir. Dolayısıyla ön derinin cinsel fonksiyon üzerindeki tartışmalar nihai olarak sona ermiş değildir. Dahası, cinsel fonksiyonu ve cinsellik hazzını etkilemiyor olsa bile, bu tartışmanın sünnet operasyonlarının potansiyel zararlarının görmezden gelinmesi için kullanıldığına yönelik itirazlar bulunmaktadır.
G. Cox, et al. (2015). Histological Correlates Of Penile Sexual Sensation: Does Circumcision Make A Difference?. Sexual Medicine, sf: 76-85. doi: 10.1002/sm2.67. | Arşiv Bağlantısı
^ a b I. A. Aridogan, et al. (2011). Superficial Fungal Infections Of The Male Genitalia: A Review. Critical Reviews in Microbiology, sf: 237-244. doi: 10.3109/1040841X.2011.572862. | Arşiv Bağlantısı
^ A. J. Krill, et al. (2011). Complications Of Circumcision. The Scientific World Journal, sf: 2458-2468. doi: 10.1100/2011/373829.
^ N. J. Nagelkerke, et al. (2007). Modelling The Public Health Impact Of Male Circumcision For Hiv Prevention In High Prevalence Areas In Africa. BMC Infectious Diseases, sf: 1-15. doi: 10.1186/1471-2334-7-16. | Arşiv Bağlantısı
^ B. Auvert, et al. (2013). Association Of The Anrs-12126 Male Circumcision Project With Hiv Levels Among Men In A South African Township: Evaluation Of Effectiveness Using Cross-Sectional Surveys. PLOS Medicine, sf: e1001509. doi: 10.1371/journal.pmed.1001509. | Arşiv Bağlantısı
^ E. F. Long, et al. (2013). Portfolios Of Biomedical Hiv Interventions In South Africa: A Cost-Effectiveness Analysis. Journal of General Internal Medicine, sf: 1294-1301. doi: 10.1007/s11606-013-2417-1. | Arşiv Bağlantısı