Oyun terapisinin temelleri bir gün bir dedeye, göz kulak olması için torununun emanet edilmesine dayanır. Freud’un kızı Sophie, oğlu Ernst’i  bir süre bakması için Freud’a bırakır. Freud’un nasıl bir çocuk bakıcısı olduğunu bilmesek de nasıl bir gözlemci olduğuna gelin birlikte bakalım:

       Freud’un torununun oynadığı makara oyununu, bir ipe bağlı makaranın perdeyle çevrili yatağın içine atılması ve geri çekilmesinden ibaretti. Çocuk makarayı yatağın içine atıp gözden kaybettiğinde ‘’o-o-o’’ sesini, ipinden çekip ortaya çıkardığında ‘‘da’’ sesini çıkarıyordu. Kulağa yalnızca bir ünlem olarak gelen ‘’o-o-o’’ sesi Freud’a ve çocuğun annesine göre Almanca’da ‘’uzakta, gitti’’ anlamına gelen ‘’fort’’ sözcüğünü ifade ediyordu. Çocuk makarayı atar ‘’o-o-o/ gitti’’ diye bağırır sonra onu kendisine çekip ‘’da/ işte, geldi’’ diye coşkulanır.

      Bize neşeli kahkahasını duyurmasını istediğimiz bebeklere, yüzümüzü ellerimizle kapatıp açarak  ‘’Ce! –ee!’’ diye bağırırız. Burada bebeği coşkulandıran yüzün ellerle kapatılıp kaybolması değil açılıp yeniden görülür olmasıdır. Freud’ da torununu coşkulandıran anın makaranın yeniden ortaya çıktığı an olduğunu yazmıştır.

     1920’de ‘’Haz İlkesinin Ötesinde’’ metninin içerisinde anlattığı bu oyun Freud’a göre bir anlamda çocuğun kendisini avutmasıydı. Annenin gidişi çocuk için ıstırap vericidir ve çocuk bu yaşantıyı bir oyun olarak yineleyerek hazza dönüştürüyor gibi görünmektedir. Ancak oyunun ilk kısmı olan yitirmenin oyunun sonuna göre daha sık sahnelenmesi Freud’a çocuk oyunlarında haz ilkesinin ötesine geçen bir şey olduğunu düşündürtmüştür.

     Yetişkin yaşamda, kişiye ıstırap veren olayların örneğin geçirilmiş kazaların yaşanmış olumsuz deneyimlerin kişi tarafından sürekli düşünülmesi, rüyalarında görülmesi hatta kişinin kendisini ısrarla benzeri durumların içinde bulması için Freud ‘’yineleme zorlantısı’’ terimini kullanmıştır. Kişi kendisine ıstırap veren bu olayları tekrar ve tekrar fantezisinde yahut yaşamında yineler.
İkili ilişkilerde de örneğin birbirinden farklı kişilerle yaşanan romantik ilişkilerin sonunda söylenen ‘’böyle adamlar/kadınlar hep beni buluyor, hep aynı şey başıma geliyor.’’  minvalindeki cümlelere hepimizin kulak aşinalığı vardır.

     Ernst’in makarayı defalarca atması yineleme zorlantısının küçük bir çocuktaki görüngüsüne örnektir. Çocuk oyunda annesinin ondan gidişini tekrar ve tekrar yaşantılamaktadır. Başlangıçta çocuğun edilgen konumda olduğu bu durum tekrar eden oyunda çocuğun etken olduğu bir konumla devam eder. Yaşanılan deneyime egemen olma içgüdüsü çocuğu oyunda tutar. Ernst bu oyunda, annesi tarafından terk edilen bir çocuk değil anneyi bizzat kendisi uzağa gönderen çocuktur.

 

KAYNAKÇA

Parman T., Freud’un Makara Oyunu “Haz İlkesinin Ötesinde” Metninin Çağrıştırdıkları, YKY Yayınları, İstanbul, 2020

Freud S., Haz İlkesinin Ötesinde Ben ve İd, Metis Yayınları, Babaoğlu A.N., İstanbul, 2019

Zabcı N, Postacı Ş., Çocuk ve Ergen Psikanalizi Kuramcılar ve Kavramlar, YKY Yayınları, İstanbul, 2022

Write a comment