İletişim bozuklukları şemsiyesi altında olan ve ismini en çok duyduğumuz, belki deneyimlediğimiz, belki de başkalarında gözlemlediğimiz, mutlaka adını duyduğumuz bir konuşma bozukluğu: Kekemelik. 

Hepimiz kekemeliği tanırız, peki tanımlayabilir miyiz?

            Ne olduğunu bildiğiniz ama ifade edemediğiniz bir şey mi? Yoksa yalnızca takılmalar mı? Kekemelik hakkında neler biliyoruz? Bildiklerimizin ne kadarı doğru?

Şimdi bu sorulara cevap arayalım…

Kekemelik nedir?

     Kekemelik; bireyin tekrarlamalar, uzatmalar, bloklar ve bunlara eşlik eden jest ve mimikler ile akıcı konuşmasının engellenmesidir. Bahsettiğimiz jest ve mimikleri ise ikincil davranışlar olarak adlandırırız. Kişinin göz kırpması, eliyle ağzını kapatması, kafasını geriye-ileriye götürmesi, dil hareketlerini örnek verebilsek de bu hareketler kişiden kişiye farklılık da gösterebilir.

Kekemeliğin nedeni nedir?

İlk cevabınızı duyar gibiyim. Korku, travma…

         Doğrusuna gelecek olursak; dil ve konuşma bozukluklarından en sık görülen kekemelik hakkında 50 yılı aşkın bir süredir araştırmalar yapılmaktadır. Ancak hiçbir teori, kekemelik ile ilişkisini kesin olarak açıklayamamıştır. Yani kekemeliğin nedeni halen tam olarak belirlenememiştir. Araştırmalar kekemeliğin ne olduğunu bize kesin olarak açıklayamamış ama kekemeliğin nedeninin ne olmadığını açıklamıştır. Anlatılanların aksine kekemeliğin korku gibi duygular nedeniyle ortaya çıktığına dair araştırmaların sonucu olumsuzdur, yani kekemeliğin nedeni psikolojik değildir. Şöyle düşünelim; her insan hayatının bir bölümünde mutlaka bir şeylerden korkmuştur, kekemelik psikolojik etkiler sebebiyle ortaya çıksaydı herkesin kekelemesi gerekmez miydi?

Bu arada kekemeliğin nedeni ile ilgili araştırma yapan bazı bilim insanları; kekemeliğin nedeninin genetik faktörler olduğunu, bazı çocukların nörolojik açıdan kekemeliğe yatkın doğduklarını gösteren bazı sonuçlara ulaşmaktadırlar.

Kekemelik bireyi nasıl etkiler?

        Kekemelik bir iletişim bozukluğu olmasına rağmen, soruna eşlik eden duygusal bir yönü vardır. Kekeleyen kişiler; hayal kırıklığı, utanma, kızgınlık gibi duygular hissedebilirler. Bu olumsuz duygular, bireye gündelik yaşamında birçok zorluk yaşatabilir.

Kekemelik kimlerde daha çok görülür?

        Kekemelik vakalarının büyük bir çoğunluğu 2-5 yaşları arasında ortaya çıkar. Bazen aileler çocuğun henüz küçük olduğunu, büyüdükçe bu durumun geçebileceğini düşünebilirler veya aile büyüklerinin beklemeleri yönündeki tavsiyelerine hak verebilirler.

        Ancak yapılan araştırmalara göre; Her 100 çocuktan 5 tanesi hayatlarının bir bölümünde kekeleyebilirler. Her 5 çocuğun ise 4’ ünde kekemelik kendiliğinden geçer. 5 çocuktan 1’ inde ise kekemeliğin kronikleşme ihtimali yüksektir. Kronik kekemelik için temel risk faktörleri bulunmaktadır.  Temel risk faktörlerini;

  • Ailede kekemelik öyküsünün bulunması,
  • Cinsiyetinin erkek olması,
  • Kekemeliğe eşlik eden farklı bir dil ve konuşma bozukluğunun bulunması,
  • Kekemeliğin tipi,
  • Kekemeliğin süresi,
  • İkincil veya kaçınma davranışlarının bulunması olarak kısaca özetleyebiliriz.

Kimden destek alabilirim?

        Dil ve konuşma terapistleri çocuk, ergen ve yetişkin bireylerde kekemeliği değerlendirme ve terapi sürecini yönetme konusunda eğitim almış uzmanlardır.

Ne zaman dil ve konuşma terapistine başvurmalıyım?

           Kekemeliğin risk faktörlerinin tam olarak belirlenebilmesi için kekemelik fark edildiğinde dil ve konuşma terapisti tarafından değerlendirilmelidir.

Write a comment